
YAZARLAR


Çevreci
Nail Duman
GİDENGELMEZ DAĞLARI/AKSEKİ/ANTALYA
Değerli okuyucular, insanoğlu çocukluğunu, geçmişini asla unutmaz, unutamaz. Çocukluğum Ören’in arka yamaçlarındaki bir köyde geçti. Köyün hemen arkaları ormanlıktı, dahası da MARÇALI Dağları taaa Yatağan’a, Muğla’ya kadar dayanırdı. Çocukluğumuz bu dağlarda, yayla- larda, kırlarda çobanlık yaparak daha sonra da ormanın her aşamasında çalışarak ekmeğimizi taştan/topraktan, odundan/tomruktan kazanarak geçirdik. Gün oldu okumak için bu dağlardan bu ormanlardan ayrılıp büyük şehirlere gittik ama buraları; ekmeğini/aşını, sütünü/yoğurdunu yediğimiz bu dağları bir türlü unutmadık/unutamadık. Büyük şehirlerde bile fırsatını bulduğumuz ilk fırsatta yalnız ya da arkadaşlarımızla kendimizi en yakınımızdaki tepelere/dağlara vurduk.
Büyük şehirlerin kaosundan/karmaşasından/gürültüsünden/keşmekeşinden kurtulmak için her fırsatta kendimizi dağlara vurduk. Dağlarda dinlendik, derdimizi dağlara söyledik, türkülerimizi dağlara haykırdık, dağlarda kendimizi bulduk. İlkbaharda kırlara çıktığımızda yemyeşil dağ yamaçlarında bembeyaz papatyaların, sarıçiçekli otların, kırmızı gelinciklerin, daha bilmem renk ren çiçeklerin süslediği kırlar çocukluğumuzun unutulmaz hayallerimizdi. Dağlarla ilgili öyküler/romanlar, kitaplar hatta filmler daha çok ilgimizi çeker oldu.
Özellikle bizim de bir parçası olduğumuz Toros Dağları ile ilgili pek çok öyküler/anlatılar dinledik, fırsat buldukça pek çok yerlerini gezip fotoğrafladık ve yazdık. Ama gitmek ve görmek fırsatını bulamadığımız GİDENGELMEZ DAĞLARI’ na gitmek ve görmek nasip olmadı. Ama birçok araştırmalar yaparak yazılarını okudum, öykülerini dinledim, bel- gesellerini izledim. İstedim ki, siz okuyucularım da bu konuda bilgi sahibi olasınız.
NEDEN GİDEN GELMEZ?
“Hepimiz biliriz ki, Toros Dağları Yörükler için vazgeçilmez birer meskendir. Akdeniz kıyısı boyunca uzanan dağlarda biz ne kadar görmesek de onlar hep bizim içimizde olmuşlardır. Göçebe
hayat yaşamayı benimseyen Yörükler, kültürümüz açısından önemli bir yere sahiptirler. Düğünleri, yemekleri, kıyafetleri ve çadırları ile renk katmışlardır bizlere. Dağlarda yıllarca davarlarını gütmüşler, dağları adeta bir yuvaya dönüştürmüşlerdir.
Dağları mesken tutmuşlar dedik ama bu dağlardan biri mesken tutulacak bir özellikte değil;
GİDENGELMEZ DAĞLARI... Adı üstünde, buraya gidenler bir daha geriye gelememişler. Gidengelmez
Dağları, Akseki bölgesinde Torosların bir parçası. Yamaçlarında
Değirmenlik, Süleymaniye ve Ceceler köyleri bulunuyor. Karstik yapısıyla sanki dünyanın yeni oluşmuş gibi bir
yapısı var. Her köşesi sürprizlerle dolu, birden bir obruğa, bir mağaraya, bir çukura rastlayabilirsiniz. Kayaları
bıçak gibi keskindir. Oldukça tehlikeli olmalarına karşın kimseyi de buralara gitmekten alıkoyamamış... Buraya
insanlar pek uyum sağlayamasa da bu dağlar dağ keçilerine, geyiklere ve
binlerce bitkiye ev sahipliği yapıyor. Bu zorlu koşullara bir tek bu yabani keçiler uyum sağlayabilmiş... Taştan taşa, kayadan kayaya sekerek kolayca en tehlikeli yerlerde bile kolayca yol alabiliyor, kendilerine yiyicek bir şeyler bulabiliyorlar. Öyle ki, buraları askeri haritalarda bile “PİYADE GEÇEMEZ!” ibaresiyle söz edilmiş. Böyle olunca insanlar için daha da ilginç ve cezb edici geliyor. Şu an buradaki hayvanlar koruma listesindeymiş.
GİDENGELMEZ DAĞLARI, fotoğrafçıların ve maceraperestlerin uğrak noktası durumunda. Bir zamanlar avlanmak için buraya gidip de dönmeyen bir grup köylünün durumu ilginç bir öykü. 1941 yılında çevre köy- lerden 14 kişi bu dağlara avlanmak için yola çıkıyor. Avda vurdukları geyikler bu mağaralardan birine düşüyor. Avcılar, “bu gün gider, yarın gelir alırız!” diyerek evlerine dönüyorlar. Ertesi günü gelip geyiklerin düştüğü obruğa bakıyorlar. Anlatılanlara göre obruk iki katlı bina yüksekliğinde imiş. Gruptan birkaç kişi aşağıya atlayarak geyiklerin düştüğü yeri arıyorlar, ancak orada geyikleri bulamıyorlar. Geriye çıkmak istediklerinde ise keskin
ve sivri kayalara tutunamadıkları için bir türlü çıkamıyorlar. Yukarıdaki arkadaşları ip bulup aşağıya sarkıtarak arkadaşlarını güçlükle çıkartabiliyorlar. Ama son bir kişiyi çıkartamıyorlar o arkadaşları orada can veriyor. Ger- ide dul bir eş ve çocukları kalıyor. Adamın eşi her arife günü gidip orada eşi için yas tutar, ağlarmış...
Aylar sonra oğlu bir ekip kurup oraya gitmiş ve babasının kemiklerini bulup çıkarmış ve köy mezarlığına getirmiş. Gidengelmez Dağları’ nın efsanevi öyküsü buradan geliyor. Burada daha birkaç kişi ölümle buluşmuş... Burayı bilmeyen kişiler gittiği zaman büyük ihtimalle sonu kötü bitebiliyormuş. Bu dalar olağandışı güzelliği ve heybetiyle insanlara meydan okuyor. Yeryüzünde örneği az bulunur bir doğa parçası... TRT’nin bu konuda bir belgeseli de varmış. İsteyenler izleyebilirmiş...
Dünya Doğa Koruma Birliği (IUCN) yayınladığı Nesli tükenme Tehlikesi Altında Olan Türlerin Kırmızı Listesinde bulunan dağ keçileri, Türkiye’nin farklı bölgelerinde dağılım gösteriyor. Tarım ve Orman Bakanlığı 8. Bölge Müdürlüğü ile doğa Koruma ve Milli Parklar Şefliği’ nin Beyşehir ve Hadim Bölgesinden gelen ekip- leri, GİDENGELMEZ DAĞLARI’ nda yaşayan yaban keçilerinin bölgesini kontrol altında tutarak korunmasını sağlıyor. Öte yandan çeşitli noktalarda kurulan güvenlik kameraları ile yaban keçisi popülasyonunun olduğu bölgeler sürekli takip ediliyormuş.

Süzgeç
Osman Acar
ORTACA KAYMAKAMI UÇAR VE BAŞKAN UZUNDEMİR’DEN ALKIŞLANACAK PROJE
Ortaca Kaymakamı Meral Uçar ve Ortaca Belediye Başkanı Alim Uzundemir her daim yaşlı vatandaşları evlerinde ziyaret ediyor. Yaşlı
vatandaşlar ile tek tek ilgilenen Kaymakam Meral Uçar ve Ortaca Belediye Başkanı Alim Uzundemir, onların sorunlarını dinliyor, sağlık durumları ve ihtiyaçları hakkında bilgi alıyor.
Ayrıca, Kaymakamlıkça ve Ortaca Belediye Başkanlığınca ortaklaşa yürütülen “Yaşlı ve Engel-
liler için YALNIZ DEĞİLSİNİZ Yemek Projesi” hayata geçirildi. Proje ile ilçede kimsesi olma-
yan yaşlı vatandaşlar ile engelli vatandaşlara evlerinde 12 ay bo- yunca öğle ve akşam yemeği ver- ilmeye başlandı. Belediye Başkanı Alim Uzundemir, “Sevgi ve saygıyı en çok hak eden, gölgesinde yetiştiğimiz çınarlarımız olan yaşlılarımızdır. Kendi varlığımız
ve çocuklarımızın geleceği ne kadar önemliyse, yaşlılarımız da bizim için
o kadar önemlidir. Onların geniş ufukları, tecrübeyle kesinlik kazanmış bilgi
ve birikimleri, her zaman yararlanmamız gereken, geçmişe ve bugüne olduğu kadar geleceğe de ışık tutan birer kaynaktır. Onların toplumla bütünleşmelerini ve yaşama bağlı kalmalarını sağlamak, ömrünün büyük bir kısmını topluma ve ülkeye hizmetle geçirmiş
bu insanlara, şükran ifadesi olacaktır.” dedi. Bu duyarlı davranışlarından dolayı
Ortaca Kaymakamı Meral
Uçar ve Ortaca Belediye Başkanı Alim Uzundemir’i tebrik eder,
başarılarının devamını dilerim. Sevgi, saygı ve muhabbetle kalınız.

Ertuğrul Baylan
OKULLAR AÇILDI
Bir öğrencinin günlük maliyeti
100 TL 2023-2024 eğitim- öğretim yılı başlarken, veliler ekonomik kriz nedeniyle okul masraflarını karşılamıyor. Velilerin açıklamalarına göre kıyafet, kırtasiye masrafları 5-6 bin TL’ye yükselirken, bir öğrencinin günlük maliyeti Devlet okullarında 100, özel okullarda 1000 TL ‘yi buldu. İşin garip tarafı da iktidar yanlılarda bu sistemi doğru bulmuyor.
2023-2024 eğiti- öğretim yılı bu gün (11 Eylül) başladı. Bu dönem tüm kademelerde 20 milyon 481 bin öğrenci ve 1 milyon 178 bin öğretmen ders başı yaptı.
İlk ara tatil 10 Kasım’dan itibaren bir hafta sürecek, ilk dönem karneleri 19 Ocak’ta verilecek. Yarıyıl tatilinin ardından okullar 5 Şubat’ta yeniden açılacak, 5 Nisan’da bir haftalık ara tatil olacak. Okullar 14 Haziran’da kapanacak.
Çocuklarını okula gönderecek veliler bu döneme dertli başladı. Veliler, beslenme çantasını,
kırtasiye ve ulaşım masraflarını nasıl karşılayacaklarını kara kara düşünüyor. Öğrenci Veli Derneğinin açıklamasına göre kıyafet, kırtasiye masrafları 5-6 bin TL’ye yükseldi Derneğin açıklamasında, “Kantin-
den beslenme ücretleri geçen yılın en az iki katı olacağını
var sayarsak bir öğrencinin günlük harcaması 100 liralara çıkması çok olasıdır” denildi.
Derin yoksulluk çocukların okula gitmelerine engel olmaktadır. Kahve köşelerinde günü tüketen velilerin çalışmaya yönelmeleri kaçınılmaz olurken, Milli Eğitim Bakanlığının da çözüm üretme konu- suna eğilmeleri gerekmektedir. ÜÇRETSİZ YEMEK TALEBİ KARŞILIKSIZ KALIYOR
Veliler, okullarda öğrencilere ücretsiz yemek verilmesi taleplerinde ısrarcı. Derneğin açıklamasında, bir an önce okullarda okullar da yeme- khanelerin açılması istendi: “Hamallık yapıp seni okutacağım” diyen babam geldi aklıma ruhu şad olsun.
“,İlk kez Milli Eğitim Şurası’nda “öğrencilere ücretsiz yemek ver-
ilsin, temiz içme suyu sağlansın” şeklinde karar alınmasına karşın, bir türlü hayata geçirilemedi. Gelişim çağındaki bu çocuklarımızın süt içmesi, yumurta, sebze, meyve, protein tüketmesi lazım. Beslenme yetersizliği nedeniyle sağlık sorunları yaşayan çocuklarımızın sayısı her geçen gün artarken okullarda bir an önce yemekhaneler açılarak okul yemeği programı başlatılmalıdır.” Okullar açıldı. Sorunlar etrafa saçıldı. Sözü yaygınlaştı.
Eğitim sistemi iktidar ve mu- halefet seçmenini buluşturdu: Sonuç “Başarısız”
Öte yandan yöneylem Sosyal Araştırma Merkezi,”Okullar açılırken eğitim sistemine bakış” anketinin sonuçlarına göre yüzde 49,2’si “çok kötü”yüz de 16,1’i “kötü” yüzde 22,2’si “ne iyi ne kötü durum böyleyken gelecekten olumlu görüş bildiren- lerin sayısı da oldukça düşük. Durum böyleyken yetkililerin ne işle meşgul olduklarının sorgulanması gerekmektedir.
Sistem neden çöktü?
Neyi hedeflerken bu hale geldik?
Okullara imam atayarak ne yapmak istiyorsunuz? Herkesin bu soruların cevabını düşünmeye davet ediyorum. Vakit henüz geç olmadan.
Özel Haber

Erol Dolu
Bir Zamanlar Spor Ortamında 26 Ağustos Günleri AMATÖR SPOR
BAYRAMI ;
26 Ağustos – 2 Eylül Tarihleri AMATÖR SPOR HAFTASINDA Olarak Kutlanıyordu
Türkiye Amatör Spor Kulüpleri Konfederasyonunun kuruluşu 1980 yılına dayanır. Bu spor örgütünü bazı insanlar Gençlik ve Spor teşkilatıyla karıştırır. Türkiye Amatör Spor Kulüpleri Konfed- erasyonu, internet sitesinden okuduğuma göre Türkiye’de en son 80 ilde örgütlenmiş Amatör Spor Kulüpleri Federasyonlarının bir üst kurumu olarak bulunur.
29 Ekim 1980 yılında Ankara,
Bursa, Trabzon ve Samsun Amatör Spor Kulüpleri Federasyonlarının bir araya gelmesiyle kurulmuş olan Türkiye Amatör Spor Kulüpleri Konfederasyonu sporda bir sivil toplum örgütüdür.
Türkiye’de amatör sporda en büyük sivil toplum örgütü olan Türkiye Amatör Spor Kulüpleri Konfederasyonu, 1987 yılında kamu idaresi karşısında önemli
bir ivme kazanarak 26 Ağustos 1987 tarihinde Bakanlar Kuru- lunun 87/12003 sayılı kararıyla ülkemizde kamu yararına çalışan derneklerden sayılmıştır. Bundan dolayı 1988 yılından başlamak üzere son yedi sekiz yıl önceye ka- dar her 26 Ağustos günü ‘Amatör Spor Bayramı ve 26 Ağustos–2 Eylül tarihleri arası da Amatör Spor Haftası’ olarak kutlanıyordu.
Türkiye Amatör Spor Kulüpleri Konfederasyonu her yıl 26 Ağustos öncesi Amatör Spor Bayramı ve Amatör Spor haftasıyla ilgili büyük broşürler bastırır ve illere gönderi- yordu. Bu broşürlerden bir tanesini ben de yıllar önce aldım ve evime astım.
Her yıl 26 Ağustos ile 2 Eylül tarihleri arasında başta Ankara olmak üzere birçok ilimizde Amatör Spor Kulüpleri Federasyonları Atletizm’de dâhil çeşitli spor dallarında etkinlikler düzenliyor
ve bu etkinlikleri küçük satırlarla da olsa ulusal basında okuyor- duk. Ayrıca Türkiye Amatör Spor Kulüpleri Konfederasyonunun aylık yayın organı olan ‘AMATÖR SPOR DERGİSİNDE’ Amatör Spor Haftasına büyük yer veriyordu. İlimiz Muğla’da da Amatör
Spor Bayramı ve Amatör Spor haftasında çeşitli sportif yarışlar yapılıyordu.
Türkiye’de Amatör Sporu’nun etkinlikleri açısından ‘Amatör Spor Bayramı ve Amatör Spor haftası’ milli mücadele yıllarında Afyon Kocatepe taarruzunu andırıyordu.
Ben, 26 Ağustos deyince Afyon Kocatepe’den başlayan Büyük Taarruz ve 1987 yılından sonra yıllarca amatör spor ortamlarında etkinliklerin gerçekleştirildiği Am- atör Spor Bayramını hatırlıyordum.
‘Amatör Spor Bayramı ve Am- atör Spor haftası’ etkinlikleri son yıllarda 26 Ağustos ve 2 Eylül tari- hleri arasında gerçekleşmez oldu. Ama amatör sporcular açısından da büyük anlam ifade etmesi gereken bu olayı Türkiye Amatör Spor Kulüpleri Konfederasyonu
yöneticileri tekrar Türkiye’nin dört bir tarafına Bayram olarak götürmeli ve Türkiye’de ‘Amatör Spor Bayramı ve Amatör Spor haftası’ etkinlikleri tekrar yaşama geçmelidir.
Bu bayramı köylerimizde lastik top peşinde, koşan çocuklarımızla beraber spor yaparak kutlamalıyız. Amatör Spor Bayramı ve Amatör Spor haftası etkinlikleri spor kül- türünün de gelişmesine yardımcı olacaktır. EROL DOLU